Baştürk’ün, “Bodrum’da birçok başka ve farklı kimlikte Bodrum var” diyerek kaleme aldığı yazısı şöyle:
Bugün o başka Bodrum’lardan birinden bildiriyorum.
Gastronomik deneyimler bakımından yakın gelecekte Bodrum’un Urla’sı olmaya aday Mumcular’a bağlı Karaova tarafından...
ATA TOHUMLARIYLA YOLA ÇIKTIK
Karaova’nın Çamarası Köyü’nde, geniş bir arazide kurulan Barbaros Farm bu yörenin ilk gastronomi adımlarından biri.
Doğal tarım yapılan Barbaros Farm’ın kurucusu Kerem Yılmaz çiftliğin başlangıç noktasını şöyle anlatıyor:
“Buraya başlarken Karaot Tohum Derneği’yle yola çıktım.
Onlardan aldığım tohumları kullandım ve çoğalttım. Karaot Tohum, ata tohumlarının kaybolmaması adına neredeyse Türkiye’deki tüm köyleri gezmiş, idealist insanlar tarafından kurulmuş bir dernek.
Hedefleri bu tohumların kaybolmaması, çoğaltılması ve bunların ihtiyaç sahipleriyle paylaşılması.
Çiftliği kurarken bizim de hedefimiz sürdürülebilir gıdayı yaratmaktı.
Pandemiyle beraber burada yetişen ürünleri insanlara ulaştırmaya başladık.
Ama bundan bir süre sonra vazgeçtik. Çünkü ürünlerimiz doğal tarımla yetiştiği için Bodrum dışına yollanırken bozulabiliyordu.
Şimdi topluluk destekli tarım dediğimiz üyelik sistemimiz var.
Üye olanlara ekim öncesi soruyoruz, neye ihtiyacınız var diye. Ona göre ekim yapıyoruz.
Dileyenler ekimlere katılıp hasadı da kendisi yapabiliyor.”
KONAKLAMA DA BAŞLIYOR
Barbaros Farm’da bir restoran da var. Grup rezervasyonlarına açıklar.
Kerem Yılmaz önümüzdeki yıl konaklamanın da başlayacağını söylüyor.
Pandemiyle popüler olan “tiny house”lardan, yani temel atılmadan yapılan küçük ahşap evlerden yapacakmış Barbaros Farm arazisine.
“Bu bölge gastronomik açıdan önemli bir yer haline gelmeye başladı” diyor Kerem Yılmaz ve şöyle devam ediyor:
“Çok sayıda yatırımcı geldi, buradan araziler aldı. Henüz yatırımlarını gerçekleştirmediler, bekliyorlar. Burada aynı zamanda şarap bağları var. Bir bakıma Urla’ya dönüşüyor. Bodrum’un Urla’sı olacak diyebiliriz”.
DOĞAL MALZEMELERLE SANAT
Barbaros Farm’ın bir diğer özelliği de her yıl yapılması planlanan sanat festivali.
“Tamamen doğal malzemeleri kullanan ve sürdürülebilir ilkelerle çalışan heykeltıraşları her yıl buraya davet etmek istiyoruz” diyor Kerem Yılmaz, “Ve bunu bir festival havasında gerçekleştirmek istiyoruz.”
Yılmaz’ın bahsettiği türde ilk çalışmayı yapan sanatçı ise Güney Koreli heykeltıraş Bonggi Park olmuş. Barbaros Farm’a girer girmez dikkat çeken Park’ın ahşap heykelinin yaklaşık 10 yıl sonra toprağa karışıp yok olması bekleniyor.
SOLUCAN GÜBRESİNİN ÖNEMİ
“Sürdürülebilir olmak için dışarıdan hiçbir şeye ihtiyaç duymamak gerekiyor” diyor Kerem Yılmaz. Bu amaçla kendi gübrelerini de üretmeye başlamışlar.
“Nasıl?” diye sorunca, koca bir seranın içinde organik atıklarla beslenen solucanları gösterdi bana Yılmaz:
“Solucan gübresi çok değerli bir gübre. Çünkü onların barındırdığı sıvı toprağın kalitesini yüzde 80’lere kadar çıkartıyor.
Biz de burada onları organik atıklarla besleyip çoğalmalarını sağlıyor ve gübre elde ediyoruz.”