Deprem, kontrolümüzde olmayan bir doğa olayı. Özellikle 6 Şubat depreminden sonra bu gerçeği unutmak neredeyse imkansız hale geldi. Güneydoğumuz depremin bıraktığı psikoloji ve eski rutinlerine belki asla dönemeyeceğinin kabulüyle mücadele ediyor. Uzun süredir yıkıcı bir deprem deneyimlememiş ancak yumurta kapıda iller ise sonsuz endişe döngüsünde. Özellikle İstanbul’da yaşayan tanıdıklarım evlerini, kurslarını, çocuklarının okullarını dayanıklı olmayabileceğini söyleyerek değiştirmeye başladı. Yıllardır kaygılandığını görmediğim yakın arkadaşım bodrum katında bir tiyatro salonunda endişeden gittiğimiz oyunu izleyemeyecek hale geldi. Ondan etkilenmiş olacağım ki o gün uykum kaçarak depremde evin hangi kapısından daha hızlı çıkacağımı planlarken buldum kendimi.
Yaşadığımız coğrafyada bu doğal olayın varlığını kabul etmek önemli. İş burada da bitmiyor. Yapıların sağlamlığına, yapılan kontrollerin gerçekliğine, kurtarma çalışmalarının etkililiğine de güvenmeliyiz. Geçmişte sistem bu konuda içimize su serpti diyemeyiz. Öyle değil mi? Ancak tüm bu gerçekler kaygımızın hayatımızı kontrol etmesine izin vermek anlamına gelmez. Peki bu dengeyi nasıl kurarız?
Kaygı Nedir ve Neden Tetiklenir?
Kaygı, beynimizin tehlike algısına verdiği eski ve otomatik bir tepkidir. Deprem gibi önceden tahmin edilemeyen ve kontrol edilemeyen olaylar, bu tepkileri hızlı ve yoğun şekilde devreye sokar. Beynimizin hayati bir bölgesi olan amigdala, "Bir tehlike var!" diyerek alarm zilleri çalar. Bu durum, vücudumuzda kalp atışını hızlandıran, nefesimizi düzensizleştiren, titreten, terleten ve bizi tedirgin eden fiziksel belirtilerle kendini gösterir.
Bilmeliyiz ki bu tepkiler, gerçek bir tehlike olmadığında bile ortaya çıkabilir. Önemli olan kaygı ve korkuyu ayırarak kontrolünü elimize almak, olumsuz etkileri azaltmaktır.
Bazı Stratejiler
1. Nefes Egzersizleri
Kaygı anlarında nefesimiz düzensiz hale gelir ve bu da beynimize daha fazla tehdit sinyali gönderir. Bunun önünü kesmek için nefes çalışmalarını önemseyin. Uygulama başındaki ritminizi biraz düşürmek ilk hedef, tüm nefesi boşalttığınızdan emin olmak ikinci hedef olsun.
Kısa bir öneri:
- Burnunuzdan derin bir nefes alın (4 saniye).
- Nefesi tutun (4 saniye).
- Yavaşça ağzınızdan verin (6 saniye).
Bu basit teknik, vücudunuzu sakinleştirir ve zihninizin netleşmesine yardımcı olur.
2. Hazırlıklı Olun
Depreme karşı fiziksel olarak hazırlıklı olmak kaygıyı azaltmada etkili bir yöntem. Deprem çantanızı hazırlamak, eşyalarınızın sabitlenmesini sağlamak ve bir acil durum planı yapmak, kendimizi güvende hissetmemize yardımcı olur. Somut olarak ne yapabileceğimizin netleştirilmesi önemli. Her şeyi kontrol etmek mümkün değil, “Şimdi kontrol edebileceklerim bunlar” bilinciyle hareket edilmeli.
3. Gerçeklerle İlişkinizi Güçlendirin
Kaygı gelecekteki olası tehlikeler üzerine kurulur. Deprem anında olmadığınız bir zamanda bu düşünceleri yakalamak ve kendimize "Şu anda güvendeyim." telkinini vermek yardımcı olabilir. Bu basit cümle şimdi ve şu ana odaklanmamızı kolaylaştırır..
4. Fiziksel Aktiviteyi Önemseyin
Egzersiz stres hormonlarını azaltır ve mutluluk hissi veren endorfinlerin salınımını arttırır. Günlük 20-30 dakikalık bir yürüyüş bile kaygı seviyenizi düşürebilir. Dışarı çıkmak mümkün değilse evde yapılabilecek hareketleri araştırmak, dans etmek, esneme egzersizleri denemek bir seçenek.
5. Profesyonel Destek Almaktan Çekinmeyin
Eğer kaygınız günlük yaşamınızı ciddi anlamda etkiliyorsa( uyku ve iştah değiştiyse, işlevselliğiniz düştüyse) bir uzmandan destek almak en doğru adım olabilir. Stres yönetimini öğrenmek hem dönemsel hem de uzun vadede sizi korur.
Deprem kaygısı tamamen yok edilemeyebilir, ancak onunla yaşamanın yollarını bulamadığımızda zamanımızı huzursuzluk, acı ve tükenmişlik içerisinde geçirdiğimiz bir gerçek. Unutmayın, kontrol edemediğimiz durumlar hep var. Yapabileceğimiz en iyi şey tepkilerimizi, böylelikle duygudurumumuzu yönetmeyi öğrenmektir.