Bodrum ilçesinde oğlu müzisyen Bora Gencer ile yaşamını sürdüren usta caz sanatçısı Gencer, bir asırlık yaşına rağmen müzikten kopmuyor. Çocuk yaşta annesinin piyanosuyla başladığı sanat hayatında 85 yılı geride bırakan Gencer, o günden bu yana piyanodan ellerini hiç çekemedi. Adeta piyanoyla bütünleşen sanatçı, yaşamını müziğe adadı.
İstanbul'da 1960'lı yıllarda kendi mekanı başta olmak üzere, oteller ve konser salonları gibi sayısız mekanda caz müziği icra eden Gencer, sektördeki tecrübelerini ve sanat hayatına kazandırdığı sanatçıların müziğe başlama hikayelerini AA muhabirine anlattı.
"Bir daha dünyaya gelsem keman çalmayı isterdim"
Gencer, ilk konserini 5 yaşındayken İstanbul'da Saray Sineması'nda verdiğini söyledi.
Kendisinin şu an dahi hiç nota bilmediğini anlatan sanatçı, Allah vergisi bir yeteneği olduğunu, müzik kulağının iyi olması nedeniyle parmaklarının antrenmanlı olduğunu ve 16 dilde şarkı söyleyebildiğini dile getirdi.
Bozkurt İlham Gencer, TRT İstanbul Radyosu'nun açıldığı yıllarda her hafta cumartesi "İlham Gencer ile Tatil Gecesi" adlı programı yaptığını, insanların ilgiyle dinlediği radyo programının 7 yıl sürdüğünü dile getirdi.
Piyanonun yanı sıra keman çalmayı da çok istediğini anlatan Gencer, "Keman hep aklımda kalan bir şey oldu. Çalmayı çok isterdim. Onun için de oğlum Bora Gencer'i konservatuvara gönderdim ve 7 yıl keman dersi aldı. Şu anda kemanı eline alsa şakır şakır çalar. Ben de bir daha dünyaya gelsem keman çalmayı isterdim. Kendi yapamadığımı Bora'ya yaptırdım." diye konuştu.
Ajda Pekkan'ı keşfetti
Ünlü sanatçılar Ajda Pekkan ile Emel Sayın'ı da kendisinin keşfettiğini anlatan Gencer, şöyle konuştu:
"İstanbul'da 1961'de gece kulübüm vardı. Semiramis Pekkan beni telefonla aradı ve 'Ben Ajda Pekkan, beni dinler misiniz?' diye sordu. Ben de 'buyurun' dedim. Semiramis Pekkan ile Ajda Pekkan mekana geldi. Ajda'yı aldım ve sahneye çıkardım. Hatta benim kulübümde grubum vardı, grubun solisti de Ajda Pekkan'dı. Ajda Pekkan, müthiş bir müzik kulağı olan birisi. Ajda o zaman 16 yaşındaydı. Hiç yaşından çekinmeden bahsedebilirim çünkü hiç göstermiyor. Ben de 100 yaşındayım, ben de göstermiyorum. Zaten Türkçe söylemezdi yabancı şarkılar söylerdi. Geçtiğimiz günlerde 100'üncü yaşımda Bodrum'da otelde aynı sahnede ona piyano çalarak eşlik ettim. Onun vefa duygusu muhteşemdir.
Emel Sayın'ı da babası getirmişti. Meşhur kalipso kralı Metin Ersoy, o da kendisi gelmişti lakabını bile ben koydum. 'O gemide ben de olsaydım' şarkısıyla bilinen sanatçı. Daha sonraki yıllarda Füsun Önal'ı da ben keşfettim. Ben bir keşif fabrikatörüyüm. Son yıllarda bir iki keşifte daha bulundum. Bir tanesi televizyonlarda hepinizin izlediği İpek Dinç bir caz şarkıcısı, aynı sene Selen Beytekin isminde caz şarkıcısını da keşfettim. Ben keşiflerimde hiç boş durmadım. İnşallah şu yaşımda da yeni birkaç kişiyi daha keşfedip sahneye çıkarabilirim."
Yeni müzik çalışmalarına da değinen Gencer, "Dijital müzik çıkınca ruh biraz bitti. Onun için şu anda bütün dinleyiciler o eski plaklardan satın alıyor. Çünkü o zaman teknik yoktu, ruh vardı. Ruhun olduğu yerde de daha güzel müzik yapılıyordu. Şimdi maalesef ruhsuzluk başladı. Türkiye'deki müzisyenlerin öncelikle müziğe biraz ruh katmalarını, böylece müziği yeniden canlandırmalarını istiyorum. O zaman daha güzel müzik olacak, dinleyenler de daha mutlu olacaklar." ifadelerini kullandı.
Gencer röportajın ardından oğlu müzisyen Bora Gencer'in de yardımıyla piyanosunun başına geçerek "I got rhythm Ouando", "Caliente del sol" ve "What a wonderful world" şarkılarını çalıp seslendirdi.
Sanatçı, oğlu Bora Gencer ile düet de yaptı.