İlkokulda öğrendik; Ege ve Akdeniz bölgeleri yazları kurak ve sıcaktır.
Sonra büyüdük bizzat sıcaktan bayıldık, aylardır mis kokan yeşilliklerin tek tek sararıp kuruduğunu gördük tecrübelendik.
Bilgiyi işledik, anladık.
Bu büyüme işinde biraz daha ilerledikten sonra bir baktık ki;
bazı suçlar ve değişik rahatsızlıklar var insanlara dair.
Bu suçlardan birinin adının ‘kundakçılık’ olduğunu öğrendik mesela.
Bu kundakçılar bilerek, isteyerek ev ya da ormanları yakıyordu.
Bazıları karşı koyamadıkları bir arzuyla yakıyordu,
Bazıları ise para için yakıyordu.
Bu kundaklama eylemi planlı yapıldığından rüzgâr, sıcaklık gibi koşullar planlanmış olduğundan kontrol altına alınması imkânsız büyüklükte bir felaket yaşanıyordu.
Bu bilgiyi ilk öğrendiğimizde ‘normal’ bir insansak şaşırdık.
Bir insan başkalarının hayatını riske atacak, bir ormanı kül edecek bir yangını neden çıkartır anlamlandıramadık.
Gel zaman git zaman başka bir şey de öğrendik ki bunun da bir adı varmış;
Piromani!
Yangın çıkarma dürtüsü olarak tanımlanan bu sorunu yaşayan insanların bu dürtü kontrol bozuklukları meğerse çocukluktan başlarmış. Çocukken ateşle oynamaya başlayıp, alevlerden büyülenip ufak ufak denemelerle yangınlar çıkartırmış.
Enteresan.
Mesela benim çocuğum ateşle alevle oynasa börtü böcek ağaç kâğıt yaksa.
Ve bunu sıklıkla yapsa rahatsız olur işkillenirim.
‘Bu çocuk bi denişik yahu’ derim tutar doktora götürürüm.
Şimdi ben büyümeye devam ederken yeni şeylerde öğreniyorum elbette.
Bu öğrendiklerimin ilk okul müfredatına dahil edilmesi için, bir dilekçe hazırlayacağım.
İlk okulda öğretilen bilgilerin içerisine dahil edilmesini istediğim konulardan birisi şu;
Ege ve Akdeniz bölgesi kuru ve sıcaktır.
Bitki örtüsü maki dediğimiz bodur bitki topluluğudur.
Toplum yapısı bolca ‘kundakçı ve piromani’ insanlardan içerir.
Eğitim şart azizim.
Bölgelerimizi doğru öğrenelim eksiğimiz kalmasın.
Her yaz, tam da rüzgârlı günlerde çıkan orman yangınlarının ilk okuldaki cam deneyindeki gibi bir kırık cam parçasından çıkma ihtimali kimse kusura bakmasın ama bana fazlasıyla naif ve aptalca geliyor.
Yakanlar kundakçı mıdır, piromani midir bununla ilgili bir yargıya sahip değilim.
Keza sonuç değişmiyor.
Her yıl hektarlarca orman tam da;
En güzel manzaralarda, en güzel konumlarda yanıp yok oluyor.
Halk ve çevre koruma örgütleri deli divane gibi sonrasında korumaya çalışıyor ama nafile.
Nasıl oluyorsa yangından 5 sene sonra ıslah edilemedi raporuyla turizme açılıveriyor.
Sonra bir bakmışız hop bir otel ya da tatil köyü.
Orman yangınını kasten çıkartmanın cezai alt sınırı 10 yıl olarak belirlenmiş bir üst sınır belirtilmemiş. Bu 10 yıllık cezanın yatarı ‘akli dengem yerinde değildi, yanlışlıkla oldu korktum kaçtım’ benzeri savunmalarla 3-4 seneye düşüyor.
Şimdi bi düşündüm de;
Temiz iş bu ekonomik krizde.
Ekmek olmuş 3 ila 7 lira.
Benzin desen güncel rakamı kestirmek bile mümkün değil.
Kiralar aldı başını gidiyor.
İnsanlar bildiğin aç.
Bankalara borçlu olmayan insan yok denecek kadar az.
Ailenin hayatını kurtaracak bir parayı kabul et.
3-4 yıl içerde yat.
Yatıranlar içerde sana bakar zaten.
E devlet mahkumuna yemekte veriyor.
İçeri girmesen zaten sokakta yatıyordun burada en azından karnın doğuyor üstün kapalı.
3-4 sene sıkarsın dişini, insan ömründe 4 yıl nedir ki.
Çıkınca hem zenginsin hem de ekonomik kriz bitmiş.
Böyle bakınca kundakçılık işi bi akla yatkın geldi.
Benimkisi suçlu psikolojini anlayabilmek için geliştirdiğim fanteziler.
Yanlış anlaşılmasın.
Elbette bizim ülkemizdeki turizm yatırımcıları asla böyle bir şey için para vermezler.
Turizm yatırımcılarımız doğanın ve gelecek nesillerin kıymetini bilir.
Daha önce yanmış yere otel yapıp faydalanmazlar.
Ahlakları ve vicdanları izin vermez bi defa.
Sonuçta doğduğun yer kaderindir demişler.
Ege bölgesinin piromani hastası insanlarla dolu olması turizmcilerin suçu ve derdi değil ki.
Sosyolog ve psikologları göreve davet ediyorum.
Piromani hastaları neden Ege ve Akdeniz ülkesinde varlar araştırılsın, tedavi edilsin.
Turizm yatırımcıları daha fazla zan altında bırakılmasın.