23 Kasım 2024 Cumartesi

O MEKTUP SERGİLENECEK

BHM
13.10.2015 08:26
O MEKTUP SERGİLENECEK
Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon, ilçede bu yıl 5'incisi düzenlenen Türk Filmleri Haftası'nda verilen Yaşam Boyu Onur Ödülü'nü İstanbul'daki tedavisi nedeniyle almaya gelemeyen Türk tiyatrosu ve mizah dünyasının usta ismi Levent Kırca'nın gönderdiği 'veda' niteliğindeki mektubun çok önemli mesajlar içerdiğini, çoğaltıp dağıttığını söyledi. Başkan Kocadon, mektubu çerçeveletip, belediye binasında sergileyeceklerini de kaydetti.

Bodrum'da bu yıl 29 Eylül-4 Ekim tarihleri arasında 5'inci Türk Filmleri Haftası düzenlendi. Bu kapsamda Yaşam Boyu Onur Ödülü'ne, Türk tiyatrosu ve mizah dünyasının usta ismi Levent Kırca layık görüldü. İstanbul'da devam eden tedavisi nedeniyle geçen 3 Ekim'deki törene, Kırca katılamadı. Oğlu Oğulcan Kırca'nın babasının yerine gelerek ödülü alması bekleniyordu. Ancak o da törene gelemedi. Ödül töreninden iki gün sonra Bodrum'a gelen oğul Kırca, Cinamarin Sinemaları A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Cenk Sezgin ile CHP'li Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon'u makamında ziyaret edip, babasının selamını iletip, ödülü aldı. Ziyarette, Kırca babasının kaleme aldığı 'veda' niteliğindeki mektubu da okuduktan sonra, Başkan Kocadon'a teslim etti.

 

"ANISINI YAŞATMAYA DEVAM EDECEĞİZ"

 

Kırca'nın mektubunun çok önemli mesajlar içerdiğini belirten Başkan Kocadon, bunun üzerine çoğaltıp ölümünden önce pek çok kişiye dağıttığını söyledi. Kırca'nın mektubunda sadece Türkiye ile değil Bodrum için de önemli vurgular yapıp, sahip çıkılmasını istediğine dikkat çeken Başkan Kocadon şunları söyledi:

 

"Çocukluğumuzda Bodrum'a ilk televizyon geldiğinde gözümüzü Levent Kırca ile açmıştık. Mektubunda yazdığı Cumhuriyet ve Atatürk ilkeleri ile ilgili görüşleri ve sahip çıkılması gereken değerleri anlatması bizleri birkez daha mutlu etmişti. Mektubundan sonra öldüğünü öğrendiğimizde çok üzüldük, şaşkına döndük. Ölümü düşünen bir sanatçı olmadığına inanıyoruz. Kırca, sosyal yönünün yanı sıra yaptığı espirilerle Türkiye'ye birçok kez damga vurmuştu. Örneğin kim ne derse desin Türkiye'ye yaptığı espri ile 'jet-ski'yi tanıtan Levent Kırca'dır. Böyle değerler kolay gelmiyor, yetişmiyor. Hadi bir Levent Kırca daha gösterin. Mümkün değil. Bu nedenle her yıl düzenlediğimiz Ustalara Saygı Etkinlikleri çerçevesinde önümüzdeki yıllarda Kırca anısına tiyatro etkinliği ve gençler arasında tiyatro yarışmaları düzenleyerek onun mizaha bakışını, sanat dünyasını yansıtmaya ve yaşatmaya devam edeceğiz."

 

Başkan Kocadon, Kırca'nın 'veda' niteliğindeki bu mektubu çerçeveletip, belediye binasında sergileyeceklerini de kaydetti.

 

KIRCA'NIN O MEKTUBU

 

Levent Kırca'nın kaleme aldığı mektup şöyle:

 

"1974'te TRT ile girdim hayatınıza. O günden bu yana bayağı bir zamanınızı aldım. 41 yıl. Teşekkür ederim size, anılarınızda bana yer açtığınız için. Hayatımda sayısız ödül aldım. Renk renk, biçim biçim. Altından olup da bir şey ifade etmeyeni de var, tenekeden olup da paha biçilmezi de. Aldığım ilk bir kaç ödülü çalışma masamın üstüne koydum. Çalışacak yer kalmayınca camlı bir dolaba koydum. Dolap isyan edince odamı onlara tahsis ettim. Evi istila ettiklerinde ise sokakta kaldım. Arada bir onları ziyaret ettiğimde hiç dertleri olmadığını gördüm. Üzerlerindeki toza rağmen şikayet edeni yoktu. Hepsi yerini biliyordu. Birbirlerine saygılılardı. Hiç kavga etmediler. Birbirlerini yemediler. Bir arada mutlu, mesut geçindiler. Altından da olsalar, tenekeden de olsalar, hepsi birer ödüldü. Hepsi eşitti. İki kardeş bir çorap yüzünden kavga edebilirler. Ama komşunun çocuğu sorun çıkardığında iki kardeş birlik olur. Evsahibi ile kiracı arasında problem olduğunda, bina yıkılacaksa birlik olurlar. O öbürünün tepesinden halı sarkıttığında kavga eden komşular, mahalle maçlarında birlik olur. Hacısı, ateisti takımı gol attığında sarılır, ağlarlar. Düşman ülke savaş açtığında ülke birlik olur. Toprağım dediğin adamın her işine koşarsın. Memlekette yüzünü bile görmek istemediğin, başka şehirde canın, memleketlin olur. Toprak aynı toprak; biraz tozlu, biraz killi... Su aynı su; biraz berrak, biraz kireçli. İnsan olarak birbirimizi sahiplenmek, birleşebilmek için uzaylıların dünyayı istila etmesi mi gerekir? Güzellikler paylaştıkça değerlenir, kötülükler çoğaldıkça kanıksanır. Benim jenerasyonumdaki insanlar için, eskiler her zaman daha güzel gelmiştir insana. Daha sağlıklı, daha diri, daha dertsiz gelmiştir. Daha adaletli, daha umutlu gelmiştir. Eski zamanlar; 'Ah o eski zamanlar'dır. Bu mektubumu sizlere ülkemizin değerli bir film festivali olan, 5. Bodrum Film Festivali vesilesiyle yazıyorum. O yüzden benim için yeri çok ayrı olan bir yönetmenden alıntı yapmakta sakınca görmüyorum. Woody Allen'ın Midnight in Paris filminde zaman atlamaları vardır. Film günümüzde başlar, basit ama fantastik bir yöntemle sürekli geçmişe gider. Filmde o geçmiş dönemler içerisinde Ernest Hemingway, Dali, Picasso, T.S. Elliot, Edgar Dega, Luis Bunuel gibi önemi tartışılmaz insanlara rastlarız. Hepsi, hangi dönemde yaşıyor olurlarsa olsun, kendi geçmişlerinin her zaman daha iyi olduğunu ve ona özlem duyduklarını belirtirler. Hepsinin ağzından 'Ah, o eski zamanlar' cümlesini bir kez duyarız. Filmin ana önermesi ise sonunda en güzel anın, içinde bulunduğun, yaşadığın an olduğunu belirtir. Yaşadığımız şu an. Şu an elinizden yaşam boyu onur ödülünü alıyorum. Ödül vermek onure etmektir. Almaksa onure olmak. Düşünüp, cesaret edip, bir şeyi hayata geçirdiğinizde birileri için değer görüyorsa, sizi ödüllendirirler. Bunun karşılığı maddi karşılığından büyüktür. O işiniz için ödül alırsınız. Yaşam boyu onur ödülü ise, yaşamda yaptıklarınızın, varlığınızın ya da amacınızın topyekün mükafatlandırılması gibidir. Bu ödülün anlamı benim için çok büyük. Bu ödülü de eve götüreceğim. Ama diğer ödüllerin arasında baş köşeye koymayacağım. Ödülsen ödüllüğünü bil. Diğerleri neredeyse oraya, yanlarına koyacağım. O da onlarla birlikte tozlanacak. Onlardan biri olacak. Yaşam boyu onur ödülü de olsan, Cumhuriyet altını da olsan, kimseye ayrı gayrı yapamam. Diğerleri tozlu raflarda dururken, sana saray şeklinde dolap yapmayacağım. Çünkü ödül de olsan, sana hak ettiğin anlamı veren içinde bulunduğu dolabın büyüklüğü ya da şekli değil, bizim sana verdiğimiz değerdir. İster misin şimdi böyle dedim diye, bu ödül beni mahkemeye versin? Güzel şeyler paylaşabildiysek sizinle, ne mutlu bana. Benim jenerasyonumda bir insan, çabalarının meyvesini görememe durumuna mı üzülmeli, yoksa daha kötülerini yaşamayacak olduğu için teselli mi bulmalı şu an bilemiyorum. Yine Woody Allen, 'Bir yönetmenin en büyük hatası, bu kötü senaryoyu çekerek adam ederim demesidir' der. Siz de yönetmensiniz. Ailenizi yöneten, işinizi yöneten, etrafınızı yöneten, şu anı yöneten. Birlik olup bu senaryoyu değiştirin ki, filminiz de iyi olsun. Dik durun, adil olun, sabırlı olun, enerjinizin sirayet etmesine müsaade edin. Daha iyi bir dünyada görüşmek ümidiyle,

 

Atatürk ile kalın, Cumhuriyet ile kalın, hoşçakalın."

BHM

Son Haberler

©2016 - BHM | BODRUM HABER MERKEZİ info@bodrumhabermerkezi.com