Merhabalar Tûba Hanım, öncelikle sizi biraz tanıyalım. Kimdir Tûba Kadik? Hayat yolculuğunuz, sizi bugünlere getiren süreç nasıl şekillendi?
Boşanmış bir ailenin çocuğuyum; küçük yaşta babaannem tarafından büyütüldüm. Aile duygusundan eksik büyümem, bugün hayatımda “aile” kavramını en önemli değerlerden biri haline getirdi. Kitaplarımda da bu konuya özellikle yer verdim; sevgi, aidiyet ve bir arada olmanın kıymetini anlatmaya çalıştım.
Kariyer yolculuğum 1993 yılında Aras Kargo’nun sigorta acentesinde sigorta sorumlusu olarak başladı. 2001 yılında aynı yapının büyütülerek Aras Sigorta Brokerliğine dönüşmesinde aktif rol aldım ve yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptım. 2002 yılında bu görevimden ayrıldım.
2003 yılında MNG Kargo kurulduğunda şirkette şube müdürü olarak göreve başladım. 2006 yılında kendi acenteliğimi alarak işletmemi kurdum ve yönettim. Uzun yıllar süren bu yolculuğun ardından 31 Aralık 2019 tarihinde acenteliklerimi devrederek Bodrum’a taşındım. Burada Bodrum Cargo adını verdiğim kendi şirketimi kurarak yurt dışı kargo hizmeti verdim.
2023 yılının sonunda yeniden İstanbul’a döndüm. Bir süre Sarıyer Market’te kasiyerlik yaptım; ancak patili evladım Kral’ın sağlık sorunları nedeniyle bu görevden ayrılmak zorunda kaldım. 2024 yılında kısa bir süre Koç Üniversitesinde temizlik görevlisi olarak çalıştım; fakat sözleşme maddelerinde uzlaşamayınca görevimi sonlandırdım.
Tüm bu süreçte, uzun zamandır içimde büyüyen bir çağrıyı dinledim ve kalemime sarıldım. İş bulamadığım bir dönemde hayatımın tüm dönemeçlerini, yaşadıklarımı ve içsel yolculuğumu yazıya döktüm. Böylece “Tûba Ağacı” kitap serim doğdu.
Ve 3 Ekim 2025 tarihinde “Tûba Ağacı” kitaplarımın yayımlanma süreci resmen başladı.
Yazarlık serüveninizin temelleri nasıl atıldı? Bu alana yönelmenizde sizi motive eden duygular veya olaylar nelerdir?
Yazmak benim için her zaman bir ifade biçimiydi. Konuşurken kendimi tam olarak anlatamadığımı fark ettim; kelimeler bazen içimdeki derinliği taşıyamıyordu. Bu yüzden yazmaya yöneldim. Yazarken hem iç sesimi duydum hem de kendimi daha iyi tanıdım.
Her gün Allah’a şükürlerimi, dualarımı ve hayallerimi yazarım. Zamanla yazmanın sadece bir hobi değil, fıtratımda var olan doğal bir yetenek olduğunu keşfettim. Bu farkındalıkla yazı dilimi ve tekniğimi geliştirdim.
Kitap yazma fikri ise tamamen topluma katkı sunma niyetiyle doğdu. İnsanlar benim yaşadıklarımdan ilham alsın, ibret alsın ve benzer acılardan geçmek zorunda kalmasınlar istedim.
Bir dönem bipolar bozukluk teşhisiyle zorlu bir ruhsal süreç yaşadım. Bu süreçte yaşadıklarımı, hastalığımı nasıl fark ettim, nasıl kontrol altına aldım, nasıl şifalandım — bunların hepsini samimiyetle paylaşmak istedim.
Çünkü biliyorum ki, yaşanmış bir hikâye bazen bir insana ışık olur.
“Tûba Ağacı” seriniz üzerine konuşalım. Serinin her bir kitabı hangi konulara değiniyor ve okuyucuya nasıl bir yolculuk sunuyor?
“TÛBA AĞACI” KİTAP SERİSİ — Hayatı ve Kendini Anlama Üzerine Bir Yolculuk
“Tûba Ağacı” kitapları, hayatı ve insanın kendini anlama yolculuğunu anlatan derin bir eserdir. Serinin temeli, insanın önce kendini tanıması, ardından yaşadığı olayları anlamlandırması üzerine kuruludur.
Bu eserler yalnızca kişisel bir hikâye değil; aynı zamanda dünya düzenini, evrensel yasaları ve Allah’ın bir kuldan ne istediğini anlamaya yönelik içsel bir arayışın rehberidir.
Kitaplarda geçmişte yaşanan olaylara ve tarihteki dönüm noktalarına farklı bir bakış açısıyla yaklaşılır. Okuyucuya “Ben kimim?” sorusuna kendi cevabını bulma fırsatı sunulur. Çünkü gerçek huzur ve mutluluğun, insanın kendini doğru tanıması ve hayatı bu bilinçle yaşamasıyla mümkün olduğuna inanıyorum.
“Tûba Ağacı” serisi aynı zamanda toplumsal duyarlılık içeren mesajlar ve ruh sağlığına yönelik farkındalık da barındırmaktadır. Serinin son kitabı “Ruh Eşim İsrailoğlu”, barışa ve birliğe hizmet eden evrensel bir dile sahiptir; Filistin ve İsrail’i manevi anlamda barıştırma niyetiyle yazılmıştır.
Ben de kendi yaşamımda bipolar bozukluk tanısı almış bir insan olarak, hem bu hastalığı hem de psikolojik desteğin önemini birebir deneyimledim. Bu nedenle kitaplarımda, her insanın – sağlıklı olsun ya da olmasın – düzenli psikolojik destek almasının gerekliliğini özellikle vurguladım.
Bu kitaplar okuyucusunu derin bir farkındalık yolculuğuna davet eder:
Kendini tanımak, anlamak, affetmek, yeniden doğmak ve sonunda huzurla yaşamak için.
"Tûba Ağacı” kitaplarının ana teması nedir? Bu eserleri kaleme alırken sizi yönlendiren duygu, amaç ve değerlerden bahseder misiniz?
“Tûba Ağacı” kitaplarının ana teması “anlamak” üzerine kuruludur.
Kendini anlama, yaşadıklarını anlama, çevreni anlama, dünyayı ve hayatın işleyişini anlama…
Çünkü ben inanıyorum ki bu dünyadaki tüm kırgınlıkların, tartışmaların ve hatta savaşların temelinde birbirimizi anlamamak yatıyor.
İnsan, anlamadığını yargılar; yargıladığını ise uzaklaştırır. Oysa anlamak, hem sevginin hem de barışın başlangıcıdır.
Ben MNG Kargo’da çalıştığım yıllarda iş arkadaşlarıma önce işi öğretir, sonra da her zaman şu soruyu sorardım:
“Anladın mı?”
Eğer bir kişi gerçekten anlarsa, artık ona bir daha bir şey öğretmeme gerek kalmazdı. Çünkü o kişi, o görevi en doğru ve en layık şekilde yapmak için kendini geliştirirdi.
İşte benim hem vizyonum hem misyonum bu anlayış üzerine kurulu:
İnsanı, hayatı ve ilahi düzeni anlamak…
Ve bu farkındalığı paylaşarak insanların da kendi hayat yolculuklarını daha bilinçli, daha sevgi dolu ve daha barışçıl yaşamalarına katkı sağlamak.
“Tûba Ağacı” projesiyle bireylere ve topluma nasıl bir katkı sunmak istiyorsunuz? Hedeflediğiniz farkındalık alanlarını bizlerle paylaşır mısınız?
“Tûba Ağacı” projesiyle en temel amacım, insanların kendilerini tam anlamıyla tanımalarına ve farkındalık kazanmalarına katkı sunmak.
Tarihin en eski öğretilerinden biri olan “Kendini bil” sözü benim yol haritam oldu. Çünkü bu söz aslında “Ben kimim?” sorusunun cevabını aramaktır.
Bir insan gerçekten kim olduğunu anladığında, hayatla barışır, huzur içinde yaşar.
Ruhsal hastalıkların iyileşmesinin temelinde de yine bu sorunun cevabı yatar:
“Ben kimim?”
Kişi bu soruya doğru cevabı, düzenli olarak görüştüğü doktoru ya da terapistiyle iş birliği içinde bulabilir. Çünkü ruhsal iyileşme sadece ilaçla değil; kendini tanıma, kabullenme ve sevme süreciyle gerçekleşir.
Ayrıca kendi yaşam deneyimimden yola çıkarak, ruh sağlığı sorunları yaşayan insanlara örnek olmak istiyorum.
Ruhsal hastalık yaşamak utanılacak, gizlenecek bir durum değildir. Aksine paylaşarak, destek alarak ve kendini iyileştirmeye adayarak aşılabilecek bir süreçtir.
“Tûba Ağacı” projesi tam da bu noktada hem bireyin hem toplumun bilinçlenmesine hizmet eden bir yolculuktur.
Amacım; insanların kendini bilerek, sevgiyle, anlayışla ve farkındalıkla yaşamasına küçük de olsa bir katkı sunmak.
Bu süreçte sizi en çok zorlayan ya da durup yeniden başlamanıza neden olan dönemler oldu mu? O anlarda size güç veren inanç ya da motivasyon neydi?
Evet, oldu.
Benim için en zorlu dönem, “Ben kimim?” sorusuna doğru cevabı bulduğum ama çevremdeki insanlarla aynı anlayış düzeyinde olamadığımı fark ettiğim dönemdi.
İçsel olarak huzura ulaşmıştım; ancak dış dünyada görüştüğüm bazı kişilerle düşünce ve değer farkları nedeniyle huzursuzluklar yaşadım. Bu yüzden bazı iletişimleri bitirmem gerekti.
O süreçte çok önemli bir farkındalık kazandım:
Kendi değerimi fark ettim.
Yıllarca, insanlar beni sevsin, iletişimimiz sürsün diye kendimden çok fazla ödün vermişim.
O ödünler, dışsal uyumu sağlarken içsel huzurumu zedelemiş.
Sonunda anladım ki, insan kendini unutarak kimseyle gerçek bağ kuramaz.
Bugün artık şunu çok net söylüyorum:
Eğer biri hakiki, yani “gerçek Tûba” ile iletişim kurmak istiyorsa, ben her zaman hazırım.
Ama bu kez kendi değerimden, içsel huzurumdan ödün vermeden…
Yazarlığın dışında sosyal sorumluluk ya da farklı alanlarda yürüttüğünüz çalışmalar var mı? Varsa bu alanlarda da neler yapıyorsunuz?
Aslında ben yazar olmak için kitap yazmadım.
Benim kitaplarım zaten bir sosyal sorumluluk projesidir.
“Tûba Ağacı” serisi yalnızca bir otobiyografi değil; toplumsal farkındalık, ruhsal iyileşme ve insani duyarlılık konularında bir çağrıdır.
Bu kitaplar aracılığıyla hem ruhsal hastalık yaşayan bireylere hem de onları anlamakta zorlanan yakın çevrelere ışık tutmak istedim.
Benim için yazmak, insana dokunmanın bir yolu.
Her satır bir farkındalık, her hikâye bir iyileşme daveti.
Bu yüzden kitaplarımı sadece edebi bir eser olarak değil, insanlığa sunulmuş bir hizmet olarak görüyorum.
Bundan sonraki en büyük hedefim ise, bu vizyonu daha kurumsal bir yapıya dönüştürerek
“Tûba Zihinsel Sağlık Vakfı”nı kurmak.
Bu vakıf aracılığıyla toplumun ruhsal dayanıklılığını güçlendirmek, farkındalık çalışmalarını artırmak ve özellikle psikolojik destek ihtiyacı olan bireylere ulaşmak istiyorum.
Bugüne kadar yaptığınız değerli çalışmalarla birçok kişiye dokundunuz. Peki bundan sonraki süreçte Tûba Kadik olarak hedefleriniz, hayalleriniz neler?
Ben her zaman nezakete, zarafete ve saygıya önem veren bir insan oldum. Bu benim yaradılışımın bir parçası. Hayatım boyunca kibarlığı, anlayışı ve sabrı seçtim. Çünkü inanırım ki, gerçek güç sessiz bir zarafetin içinde saklıdır.
Fakat zamanla şunu da öğrendim:
Bazı insanlar nezaketi zayıflık, zarafeti de teslimiyet sanabiliyor.
Bu yüzden artık biliyorum ki, eğer kişi gerçekten hak ediyorsa, had bildirmek de bir sanattır — ama zarifçe, hokkayla ve ölçüyle yapılmalıdır.
Benim için bundan sonraki hedef, “Tûba Kadik” duruşunu topluma örnek olacak bir biçimde sürdürmek:
Zarafetle ama kararlılıkla, sevgiyle ama sınır bilinciyle.
Ayrıca “Tûba Zihinsel Sağlık Vakfı” projemle birlikte hem bireylere hem de kurumlara yönelik farkındalık çalışmaları, eğitimler ve sosyal projeler üretmeye devam etmek istiyorum.
Çünkü inanıyorum ki, bir toplumun gerçek gelişimi ancak birbirini anlayan, saygı duyan ve zarafeti değer bilen insanlar sayesinde mümkündür.
Yazarlık yoluna adım atmak isteyen ya da kendi hikâyesini kaleme almak isteyen gençlere ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?
Öncelikle şunu söylemek isterim: Herkes yazar olmak zorunda değil.
Çünkü Allah herkese farklı bir yetenek, farklı bir ifade biçimi vermiştir.
Kimi şiir yazar, kimi şarkı besteler, kimi resim yapar, kimi de yazı yazar…
Burada önemli olan, kendi yeteneğini keşfetmek ve onu geliştirmektir.
Şöyle düşünün: Ben iyi yazı yazabiliyorum ama gidip heykeltıraş olmak istesem bu bana ait bir alan değildir.
Çünkü her insanın içinde parlayan özel bir yön vardır ve başarının sırrı, o yönü fark edip ona sadık kalmaktır.
Yazarlık da böyledir.
Eğer içinizde gerçekten yazma arzusu varsa, önce kendiniz için yazın.
Yargılanma korkusu olmadan, mükemmel olma kaygısı duymadan, sadece içinizdeki sesi duymak için yazın.
Bir noktada fark edeceksiniz ki, yazmak sizin için bir terapiye, bir iyileşme alanına dönüşmüştür.
Benim gençlere tavsiyem şu olurdu:
Ne olmak istiyorsan, önce kendini tanı.
Ve sonra o yolda sabırla, sevgiyle ve istikrarla ilerle.
Evet Tûba Hanım, gerçekten ilham dolu bir sohbet oldu. Son olarak, hem seyircilerimize hem de okurlarınıza “Tûba Ağacı”nın kalbinde yer alan mesajı nasıl özetlersiniz?
Anla…
Tek kelimeyle bu.
Çünkü “Tûba Ağacı”nın kalbinde, insanın hem kendini hem hayatı hem de başkalarını anlama yolculuğu vardır.
Anladığın anda yargı biter, kızgınlık biter, savaş biter.
Anladığın anda kalp yumuşar, sevgi büyür, hayat anlam kazanır.
Benim tüm yolculuğumun, kitaplarımın ve sözlerimin özü bu kelimede saklı:
Anla.