Muğla Barosu İlçe Temsilciliği ile Muğla Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısı ile ortak bir açıklama yaptı. Basın açıklamasını Baro'nun İlçe Temsilcisi Av. Cavidan Karaöz Özyiğit okudu. Özyiğit, şu sözleri kamuoyuna duyurdu;
“8 Mart, Kadının haklı mücadelesinin ve dayanışmasının günüdür. 8 Mart, Kadınların hediye beklediği, erkeklerinse bu beklentilere cevap vermeye çalıştığı bir gün değildir. 8 Mart, bir eğlence, yeme içme günü değildir, 8 Mart, bir kutlama günü değildir. 8 Mart, bir farkındalık, bir anma günüdür.
Kadının cinsel kimliğinden dolayı uğradığı ayrımcılık, bütün tarihsel süreçlerde ve tüm dünya coğrafyasında farklı biçimlerde kendini gösteren evrensel bir sorundur. Kadınlar yaşama hakkı başta olmak üzere, eğitim, sağlık, çalışma sosyal ve siyasal yaşama katılma gibi birçok alanda ihlallere maruz kalmaktadır.
Kadınlar, 21. yüzyılda hala cinsiyet eşitliği, ekonomik eşitlik ve evrensel temel hak ve özgürlükler için mücadele verirken, Türkiye, kadının insan hakları ihlalini önlemek için devletlere yükümlülük getiren İstanbul Sözleşmesinden çekildiğini açıklamıştır.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayalı şiddetin ve ayrımcılığın yok edilmesi için taraf devletlere koruyucu ve önleyici tedbirler alma yükümlülüğü veren İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı tarihi bir hata olduğu gibi hukuka da aykırıdır. Unutulmamalıdır ki; İstanbul Sözleşmesi, temelinde bir insan hakları sözleşmesidir ve kadınların şiddetten uzak ve ayrımcılığa uğramadan yaşaması için vazgeçilmezdir.
Kadına Yönelik Şiddetin önlenmesi konusunda son açıklanan “reform” ise tam bir hayal kırıklığı olmuştur. Hali hazırda uygulanmakta olan CMK ve Adli Yardım müesseseleri yeni bir uygulamaymış gibi sunulmuştur. Mevcut uygulamada ısrarlı takip fiili TCK madde 96’da yer verilen eziyet suçu kapsamında değerlendirilmekteyken yeni paketle bu suça öngörülen ceza artırılmış değil bilakis azaltılmış olmaktadır. Cumhurbaşkanlığı nezdinde kabul edilen kravat indirimi ise yıllardır ifade ettiğimiz eril yargının ilk defa dile gelişidir ve dinmez mücadelemizin kazanımıdır. Kadınlar duyulmayanı söylemeye, görülmeyeni göstermeye devam edeceklerdir. Ta ki devletin her kademesinde ve tüm eril zihniyetlerde tek tek kabul görene dek. Unutulmamalıdır ki; kadının güçsüz olduğu bir toplumun kalkınması ve güçlenmesi mümkün değildir.
Yüzyıllar boyu verilen mücadele sonucu kazandığımız haklarımızdan vazgeçmeyeceğimizi, bu konuda geri adım atılmasına izin vermeyeceğimizi kamuoyuna duyuruyoruz.”