Bir önceki yazımızda TÜRSAB ne yapar diye sormuştuk.
Cevap, eski başkanından geldi; "BODRUM TÜRSAB, turizmin temel meseleleri ve koordinasyonunda yetkili değildir, merkezi yönetimin Bodrum‘daki temsilcisidir."
Peki öyle ise Türsab merkez, neden kendi emirlerine memur olacak, Bodrum yöneticilerini seçim yoluyla belirler, direkt olarak merkezden birilerini memur olarak atasın olsun bitisin.
Hem Bodrum‘lu acenta sahiplerinin oylarıyla yöneticiler belirleyeceksin hemde hiçbir insiyatif vermiyeceksin, garip bir durum vesselam!
Herneyse tam bu hararetli tartışmanın üstüne "İlçe Turizm Koordinasyon Toplantısı" haberi geldi.
Tamam diye düşündüm. Bodrum‘da ilçe ve turizm yönetiminden sorumlu koltuk sahipleri, konuyu ciddiye alıyorlar, biten sezonla ilgili sağlam güvenilir veriler ışığında, sorun tespitleri ve çözüme dönük projelerini bildirecekler diye düşündüm.
Kalktık toplantıya gittik, toplantı salonunun genel manzarası sonucu baştan belli etmişti bile. Toplantı salonunda gazeteci sayısı nerdeyse katılımcı sayısına eşitti.
Bir kaç belediye dışında, belde belediyeleri toplantıda yok, olanlarda yoklamada yok yazılmamak için memurlarını göndermişler.
Oda başkanları yok, dernek başkanları yok, otel yöneticileri yok, yat acenta sahipleri yok, eğlence sektörü temsilcileri yok, günlük tekne turu temsilcileri yok, tersane sahipleri yok, ulaşım şirketi yöneticileri yok, dalış merkezi sahipleri yok, turizm yayıncıları yok, yok yok........
Kısacası Bodrum‘da turizm meselelerine ilgi yok.
Bodrum turizmi için vizyonel strateji tespitlerinden, sorunlara çözüm önerisinden, koordinasyondan vazgeçtik, insanlar oturup konuşmaya , tartışmaya bile gelmiyorlar.
Kaymakamlık iyi niyetli bir şekilde böyle bir toplantıyı organize ediyor, yani tartışma ortamı yaratıyor, herkes buraya gelip eteğinde taşları dökebilirdi. Demokratik yönetim denen şey aslında bol tartışmalı ve katılımcı bir rejim değil midir.
Toplantı programı, ciddi bir şekilde turizmin bam teline dokunacak maddelerden uzaktı. Sanırım bu program daha önceden ilgili kurumlara bildiriliyor, kimse çıkıpta toplantının başında, ikincil önem taşıyan sunum ve bildirimler bir dosya halinde tarafımıza bildirilsin bizler burda önemli sorunlarımızı tartışak gündem
maddeleri belirleyip bunları tartışmaya açalım ve çözüm önerileri toplayalım demedi.
Aslında demesi gerekenler toplantıda zaten yoktu.Böyle bir toplantıya öncelikli olarak kimin katılması beklenir? Tabiki beldenin başkanı.
Beldenin başkanı ortada yok, demek ki ona göre problem yok, koordinasyona gerek yok, hatta işin sohbetine bile gerek yok.
Turizme bel bağlamış halk da, sanıyor ki yukarılarda birileri çalışıyor çabalıyor, bir şeyler yapıyor, daha iyi günler için.
Aynı günlerde 10 Kasım‘da dünyanın en büyük turizm fuarı Londra‘da kapılarını açıyor, Bodrum‘dan kapsamlı bir katılım yok.
Dikkat; bu fuarda ülkenin turizm bakanın yanında, ülkenin turizm tanıtımının başındaki isim eski Bodrum Kaymakamı Cumhur Güven Taşbaşı, ama bu da kimsenin umurunda değil.
Bodrum‘u sırtında taşıyanlar çırpınıp dursun, ne çare?
Bodrum‘un sırtından geçinenler alışmışlar sahip oldukları değerleri tüketmeye.
Cevap, eski başkanından geldi; "BODRUM TÜRSAB, turizmin temel meseleleri ve koordinasyonunda yetkili değildir, merkezi yönetimin Bodrum‘daki temsilcisidir."
Peki öyle ise Türsab merkez, neden kendi emirlerine memur olacak, Bodrum yöneticilerini seçim yoluyla belirler, direkt olarak merkezden birilerini memur olarak atasın olsun bitisin.
Hem Bodrum‘lu acenta sahiplerinin oylarıyla yöneticiler belirleyeceksin hemde hiçbir insiyatif vermiyeceksin, garip bir durum vesselam!
Herneyse tam bu hararetli tartışmanın üstüne "İlçe Turizm Koordinasyon Toplantısı" haberi geldi.
Tamam diye düşündüm. Bodrum‘da ilçe ve turizm yönetiminden sorumlu koltuk sahipleri, konuyu ciddiye alıyorlar, biten sezonla ilgili sağlam güvenilir veriler ışığında, sorun tespitleri ve çözüme dönük projelerini bildirecekler diye düşündüm.
Kalktık toplantıya gittik, toplantı salonunun genel manzarası sonucu baştan belli etmişti bile. Toplantı salonunda gazeteci sayısı nerdeyse katılımcı sayısına eşitti.
Bir kaç belediye dışında, belde belediyeleri toplantıda yok, olanlarda yoklamada yok yazılmamak için memurlarını göndermişler.
Oda başkanları yok, dernek başkanları yok, otel yöneticileri yok, yat acenta sahipleri yok, eğlence sektörü temsilcileri yok, günlük tekne turu temsilcileri yok, tersane sahipleri yok, ulaşım şirketi yöneticileri yok, dalış merkezi sahipleri yok, turizm yayıncıları yok, yok yok........
Kısacası Bodrum‘da turizm meselelerine ilgi yok.
Bodrum turizmi için vizyonel strateji tespitlerinden, sorunlara çözüm önerisinden, koordinasyondan vazgeçtik, insanlar oturup konuşmaya , tartışmaya bile gelmiyorlar.
Kaymakamlık iyi niyetli bir şekilde böyle bir toplantıyı organize ediyor, yani tartışma ortamı yaratıyor, herkes buraya gelip eteğinde taşları dökebilirdi. Demokratik yönetim denen şey aslında bol tartışmalı ve katılımcı bir rejim değil midir.
Toplantı programı, ciddi bir şekilde turizmin bam teline dokunacak maddelerden uzaktı. Sanırım bu program daha önceden ilgili kurumlara bildiriliyor, kimse çıkıpta toplantının başında, ikincil önem taşıyan sunum ve bildirimler bir dosya halinde tarafımıza bildirilsin bizler burda önemli sorunlarımızı tartışak gündem
maddeleri belirleyip bunları tartışmaya açalım ve çözüm önerileri toplayalım demedi.
Aslında demesi gerekenler toplantıda zaten yoktu.Böyle bir toplantıya öncelikli olarak kimin katılması beklenir? Tabiki beldenin başkanı.
Beldenin başkanı ortada yok, demek ki ona göre problem yok, koordinasyona gerek yok, hatta işin sohbetine bile gerek yok.
Turizme bel bağlamış halk da, sanıyor ki yukarılarda birileri çalışıyor çabalıyor, bir şeyler yapıyor, daha iyi günler için.
Aynı günlerde 10 Kasım‘da dünyanın en büyük turizm fuarı Londra‘da kapılarını açıyor, Bodrum‘dan kapsamlı bir katılım yok.
Dikkat; bu fuarda ülkenin turizm bakanın yanında, ülkenin turizm tanıtımının başındaki isim eski Bodrum Kaymakamı Cumhur Güven Taşbaşı, ama bu da kimsenin umurunda değil.
Bodrum‘u sırtında taşıyanlar çırpınıp dursun, ne çare?
Bodrum‘un sırtından geçinenler alışmışlar sahip oldukları değerleri tüketmeye.
