Bir önceki yazıyı bir yerde yayınlansın diye yazmamıştım. Kendime yazarım genelde. Sosyal medyada paylaşırım bazen. İnsanın işi yazmak olunca yazmak iş olmaktan çıkıyor. Sevmek de gerek tabii. Kimisi ‘Bunaldım bir yerlere kaçayım veya yan gelip yatayım’ der, kimisi de ‘Bunaldım, bunaldıklarımı yazayım da rafa kalksınlar’ der. Ben ikincisiyim. Bazen bir olay veya duygu karşısında ne yapacağımı şaşırıp yazıyorum. Adına da ‘Yazarak tedavi’ diyorum, tavsiye ederim. Duyguların siyah -genellikle- lekeler halinde ekranda veya kâğıtta belirmesi onları gerçek ve görünür kılıyor. Duygularımızı kabul ettiğimizde biraz daha iyileşiyoruz sanki.
Bu köşede yazmak beni hayatımın son 1.5 yılını oluşturan şehrin gerçek bir parçası haline dönüştürdü. Üstelik benim, diğerleri gibi Bodrum’la gençlik -hatta çocukluk- anılarım yok. “Bodrum’dan başka bir şey düşünülmez Bodrum’da” mısraları bana uzak.
Ben burada yaşamak savaşındayım tıpkı İstanbul’da olduğu gibi.
Yine de çok gururluyum. Yıllarca kendi dergilerinin genel yayın yönetmenliğini yapmış kadın olmaktan çıktım, yeni yetme bir yazarın heyecanına geri döndüm.
Teşekkür ederim.
Bodrum’u ekledim hayatıma ve şimdi de Bodrumlular’a bir şeyler söyleme olanağını…
Ne şans!
Tam da bu satırı yazarken, başlığa geri döndüm ve “Eklediklerimiz kadarız” diye değiştirdim onu. Var olana eklediklerimiz kadar. Var olan biz olmadan da olan çünkü.
‘Bu şehre ne ekleyebilirim?’ diye düşünüyorum arada sırada.
Şimdilik bulduğum, hatta eklediklerim şunlar:
- Harika komşular ekledim hayatıma ve komşularıma kendimi ekledim.
- Bazı yaz akşamlarında buluşup Şemmame eşliğinde çektikleri halaya kendimi de ekledim. Canım Recai Amca’nın peşinde sürüklediği dostluk halayına. İnsanları bir araya getiren, ezgilerle bağlayan, duyguları mayalayan güzel halaylara. Kenarda oturabilirdim, ayrık otu olabilirdim ama öyle olsun istemedim, ekledim.
- Bu toprağa tohumlar ekledim. Büyüdüler, güzelliklerini ve lezzetlerini verdiler bana, paylaştım. Başka bahçelere benden bir şeyler ekledim.
- Yaşıma iki kez yaş ekledim bu şehirde. Bağla’nın tepelerinden koyunların çan sesleri geliyordu, hava enfesti her iki doğum günümde de. Dualarıma sağlıklı nefes almayı ekledim.
- Özgeçmişime bir çocuk kitabı ekledim. Bir “büyük yazarı” olma yolunda attığım adımları birbirine ekledim ve kitabımı tamamladım. (Şimdi fırında)
- Kızımın yanına bir kuş, kuşumun yanına bir dişi kuş ekledim. Kedinin ağzından aldığım 27 gramlık kaplumbağa Müjgan’ı da ailemize ekledim. Şimdi 285 gram.
- Kaygılarıma kaygı ekledim, itirafımdır. Son 4 yıldır çevre sorunları ve iklim değişikliği ile ilgili çalışan biri olarak, bu şehir benim eko-anksiyetemi tetikledi. Kocaman çim alanlarına, onlar için harcanan suya, çimleri geçtim betonları yıkamak için harcanan suya baka baka ekledim kaygıları. ‘Bilmek ve farkında olmak bir lanet’ demiş alimin biri, haklı. Birleşmiş Milletler birimlerinin sürekli yayınladığı kuraklık ve iklim krizi raporlarını özetlerken öğrendiklerim, bu şehirde elle tutulur kaygılara dönüştü. Suyun, bitmek tükenmek bilmez bir kaynak olduğunu sanan insanların dağarcıklarına kendimi, ukala, pesimist ve kötücül biri olarak ekledim. (Eklediklerimiz kadarız başlığını değiştirsem mi acaba?)
- ‘Bodrum’un 100’leri’ diye bir proje geçiyor aklımdan. Bodrum’un en yaşlılarından Bodrum’u dinlemek gibi. Bu projeyi sadece hayallerime ekledim.
- Bir iki hafta önce Tuna’nın yazdığı Begonvil yazısının dibindeki incecik sızıyı duygularıma ekledim. Anladıklarımdan yoruldum yineJ
Sözün özüne gelecek olursam, eklemeden duramadığım çok ortada!
Fakat eklemek isterim ki durmak da istiyorum çokça.
Yavaşlamak, hiçbir yere ve bir şeye yetişmeyi planlamamak.
Durmanın da bir zamanı var onu anladım.
Bakalım Bodrum’da durmak bana ne ekleyecek?