MAVİ SÜRGÜN ELEŞTİRİSİ
Bodrum, Halikarnas Balıkçısını anıyor.
Kabir ziyareti, konserler, söyleşiler, gösteriler. Bodrum manevi değerine sahip çıkıyor, emek harcıyor, bizlerde takdir ediyor, gurur duyuyoruz.
Lakin İsminin başında Halikarnas Balıkçısı, Cevat Şakir, Mavi Sürgün vb. bulunan, balıkçı için yapılan her şeyi peşinen kabul edip baş tacı mı edeceğiz? Hayır !
Böyle layık olamayız ki, dünyanın uygarlık tarihine en büyük eleştiriyi yapıp, tabuları yerle bir etmiş bir fikir adamına.
Ülküsüne ve felsefesine aşkla bağlı olduğum pirime yakışmayanları söylemek benim boynumun borcudur.
Cevat Şakir adına sergilenen, Mavi Sürgün gösterisi maalesef Anadolu tarihi aydınlanmasının ilk ateşini yakan Cevat Şakir’i anlamamış ve yansıtamamış bir gösteridir.
Muradım, bu güzel niyetle yola çıkmış bir birinden değerli sanatçıları üzmek, kırmak değildir, lakin Cevat Şakir’den öğrendiklerime, inandıklarıma da sağdık kalmalıyım.
Cevat ŞAKİR KABAAĞAÇLI, Azra ERHAT, Selahattin Eyüboğlu ve Bedri Rahmi Eyüboğlu, bu dört kahramanla birlikte, Anadolu medeniyet tarihinin en önemli fikir adamı, yazar ve şairdir.
Batı kökenli, Anadolu kadim medeniyetlerini yok sayan, her kültür kökenini Yunan’a bağlayan anlayışı yerle bir etmiş kahramandır. Onu sadece, “Bodrum, Bodrum yapan.” Ve “ Mavi Yolcuğu başlatan” romantik biri olarak görüp, anmak, onları fikren tanıyan hiç kimsenin kabul etmeyeceği bir konudur.
Biz onun sayesinde; Karya’nın Likya’nın, Lidya’nın vd. Yunan değil öz be öz Anadolu’lu olduğunu öğrendik.
Onun sayesinde; Homer’in, Herodot’un, Thales’in, Strabon’un Yunan değil Anadolu’nun yazarları olduğunu öğrendik. Homer’in İlyadasına, Gılgamış destanının ilham verdiğini öğrendik.
Yunan mitoloji kahramanı diye yutturulan hikâyelerinin kadim Anadolu halklarının kültür ekini olduğunu onlardan öğrendik.
Bodrum’da bayramda mezarlıklara götürülen defne dallarının 2000 yıldır devam eden gelenek olduğunu ondan öğrendik ve biz Bektaşi cem törenlerinin, Dionysos Bakkha danslarından izler taşıdığını, zeybek ve efelerin giysilerinin binlerce yıllık hikâyesini ondan öğrendik.
Halikarnassos isminin bile Yunan değil kadim Anadolu halklarının unutulmuş dillerinden biri olduğunu yine ondan öğrendik.
Kültür meyveleri vermekte zorlanan Anadolu kültür ağacını, kadim kökleriyle o buluşturdu.
Ve tabii ki yaşadığın yere borcunu ödeme erdemini…
Sonuç olarak Cevat Şakir KABAAĞAÇLI, unutturulmak istenen ve Yunan’nın sahip çıkmaya çalıştığı “kültür köklerimizle” bağımızı tekrar kurdu.
İşte bu yüzden a dostlar yükümüz ağır, biz onun adına yapılmış gösterilerde onun değerleri es geçiliyorsa kolaycacık alkışlayamayız.
Bizim için gösteride; Abartı yer verilen İstanbul’un işgali, trene binen genç kızın güzelliği, nezarethanedeki sapık softa, uzun uzadıya anlattığınız karakol komutanı için yazdığı aşk mektupları, sadece balıkçının dünyasında ki detay ve tali şeylerdir.
İşte bu sebepten a dostlar başkaları, gösteriyi ayakta alkışlayabilir, ama benim yüküm ağır alkışlayamam. Ama iyi niyet ve emeğe saygımı göstermek de yükümlülüğümdür.
Niyet güzel, emek güzel, lakin a dostlar öz ve biçimin örtüşmediği yerde sanat eleştiriden kurtulamaz ki…