22 Kasım 2024 Cuma
Ruhi Mehmet ÇİLEK
Ruhi Mehmet ÇİLEK
SEYYAH
25.02.2020 09:36

FUTBOLU SEVMEYENLERE KOVBOY FİLMİ VERELİM, ÇÜNKÜ…

FUTBOLU SEVMEYENLERE KOVBOY FİLMİ VERELİM, ÇÜNKÜ…

Canım yurdumda; futbol deyince görünür biçimde burnunu kıvıran ancak gerçek manada çaktırmadan konu ile ilgilenen marjinal bir grup bulunduğunu; “Büyük çoğunluğun keyif alarak oynadığı, izlediği bu oyuna karşı olmak ile toplumdan ben farklıyım algısına dayalı bir sempati dilenip bir yerlerindeki hacm-i boşluğu tatmine çalışmaktadırlar herhalde, bilemiyorum gayri. Bunlara ancak Allah selamet versin demek kalıyor geriye…” şeklinde ifade etmiş idim. Ancak aynı marjinal grubun izlence sanatına yönelik zevklerine ve tercihlerine bakınca, aleladeliğin ve ferasetsizliğin paçalarından aktığı ibretle izlenen bir vakadır. Oysa sürekli belirttiğim üzere; sizin rafine tercihlerinize birebir uygun ürünler imal edilmiyorsa izlediğiniz tv programlarında bile kalitesizliğin ve pespayeliğin cenderesinden zor sıyırırsınız, aaaa sıyırırım da diyorsanız bu kadar tv izledikten sonra olsa olsa kafayı sıyırırsınız… Nokta hatta üç nokta…

Şimdi gelelim mezkûr cehl-i mühimmenin başkalarına burun kıvırırken düştükleri sırılsıklam hatta vıcık vıcık “amerikanizm” tuzağına ya da batağına ki bu tuzak ve batak, “yankee”lerin işgal ettikleri topraklarda o toprakların asıl maliklerine zulmün ve katliamın bizatihi kendisidir. Buna alkış tutarken, şecaat arz ederken, malum hikayedekine benzer bir ahvale düşmekten kurtulamazlar, hani, keçi kendi kuyruğunun sürekli kalkık oluşunu akıl edemezken hadi görmezden gelerek diyelim, bir telden atlayan koyunun kuyruğunun kalkıp poposunun görüldüğüne gülermiş ya, aynen vakidir bizim muhterem zevat açısından. Anladık; futbol kötü ve anlamsız, “ne verelim abime o zaman” şöyle anlamlısından, “altı amerikanizm ama incesinden, üstü bol şerbetli kültür emperyalizmden mürekkep” bir menü…Sevsinler sizi ve seçiminizi…

Bitimsiz cesaret, şişirilmiş ve abartılmış güç, sözde zekâ, görünüşte kahramanlık, sözde bayrak hayranlığı ile “West”in işgali sürecinde, “yerelinde” katli manasında “western” haline evrilmiş bu soslu senaryolar ile mezkûr tablonun bir tapınma kudreti ve kutsaliyeti içinde doymak bilmez ego tatmini için, tekrar tekrar çevrilerek aslında, aptallığı, ahmaklığı, ahlaksızlığı, anlamsızlığı, aymazlığı övmeye ve örtmeye yönelik kaynak üretmekten başka bir şey değildir, tüm bu olanlar… Robert Mitchum, Ronald Reagan, Henry Fonda, Clint Eastwood, John Wayne gibi “amerikanizmin” abide isimlerinin başrollerinde ve şahsiyetlerinde, sahnemize; kah kahraman şerif, kah silahşor, kah insan avcısı, kah yerli katili, kah atını seven, kah rüzgara karşı mt.lerce çiş yapabilen başrol oyuncuları olarak çıkan, çizmeleri  ve mahmuzları, belindeki tabancası, başındaki şapkası ve şapkanın altında  tam siper vaziyetinden yukarıya doğru boş ve andövül bakışları, ağzındaki sigarası, sandalyeye ters oturuşları, bara dayanarak salonu dikizlemesi ya da şarkı söyleyen güzel kadına donuk ve aidiyetsiz bakışları,  gözündeki acımasızlığı, kutusundan çıkardığı kibriti herhangi bir yere sürterek yakabilme kabiliyeti, dişlerinin arasından tıslayarak konuşması, içki tercihi ve siparişi, küfür ve hakaret edişleri ile çizdikleri tablo asla ve kat’a unutulmaz… Aslında ve gerçek hayata bu manadaki uygunluğu yanında klasik sayılabilecek bazı “western” filmlerinde, itina ile vahşet sahnelerinden kaçınılmış olsa bile değişmez ana tema “Kızılderililerin” vahşiliğidir, ki o Kızılderililer kendi topraklarında kendi anlayış ve felsefelerine mütenasip yaşarlarken mezkur maceraperestlerin saldırısına uğramışlardır, sonuç itibari ile itaat edenler dışında deyim yerinde ise tamamen ve esasen soykırıma uğramışlardır. Ön planda takdim edilen, her ne kadar halis ve muhlis ve de munis olsa da, arka planda ve tam da bizim akli arka planımıza nişan almış ve oraya fon yapılmak üzere verilen subliminal mesaj; obasını ve toprağını, rejimini ve topluluğunu korumaya çalışan ve bu uğurda ölen ve öldüren yerliler “kötüdür”, sarhoştur, berduştur, herkesin kolayca kandırabildiği topluluktur… Yakaladığını asan, ateş suyu ticaretini hayasızca ve sahtekarca yapan, aklına geleni ya da duygularına mütenasip olanı da yasa diye dayatan, adeta hukuksuzluğun hukukunu harfiyen ve örfiyen tatbik eden,  bu kabil haydutların hayatı ise kahramanlık destanı, hay hay beyim, kabul….  

Bilindiği üzere; Kovboy filmleri diye bilinen bu “western” filmleri temelde ucuz ama eğlencesi yüksek, derin mevzular içermeyen, kapitalizmin genel manada hedeflediği insan tipi olan düşünmeyen, yaşayan ya da yaşamaya çalışan ve bunun dışında da öykündüğü güçlü adamların maceraları ile oyalanan ve öğünen hatta yetinen tiplerdir. Peki; kapitalizm böyle istiyor, böyle buyuruyor diye de insanların tamamı böyle olur mu? Zinhar… 

Öyle tahmin ediyorum ki; şu ana kadar yapmış olduğum tespitlere genel manada kimse karşı çıkmayacaktır. Diğer taraftan; bu filmler “küçük Amerika” oluyoruz teslimiyeti içinde görüldü ki Canım Yurdumun insanı nezdinde de büyük hayranlıkla karşılık buldu ve yerli kovboy filmleri bile çekilmesine vesile oldu. Her ne kadar; kasaba, şerif, kovboy, düello, mahmuz, bar ve barmen, viski, kovboyun ağzından düşmeyen puro, barış çubuğu, sürekli dans eden ponpon kızlar vb. gibi sözcükler ve kavramlar Canım Yurdumun insanına yabancı da olsa, demek ki Amerika olmak isteniyorsa bunlar öğrenilecektir saikiyle içselleştirilmiştir. Olacak o kadar, Amerika öyle kolay olunur bir şey değil ki, netekim…

Aslında aptallığın tapınma kudreti ve temennası ile beslenen bu kaynaklardan imbiklenen hiçbir şeyden bir hıyr gelmez diyeceğim ama çocukluğumuzun çizgi roman kahramanları ve aynı kaynaklardan beslenen “Teksas”, “Tommiks” gibi çizgi roman ve filmleri koyacak yer bulamam sonra maazallah… Aaaaa biri de çıkar, sen izlemedin mi, izlemiyor musun diye sorarsa, izledim ve hala izleyebilirim de ama mezkûr zevat gibi fesahat ve belagat arz etmekten kaçınır ve kimseyi benzer nedenlerle yargılamam, nihayetinde insanların yaşanan günlük hayatın hayhuyundan, sıkıştırmasından bunalarak sadece “sabun köpüğü” babından eğlenceler ile akli deşarja ihtiyaç duyduklarını bilir ve anlarım. Ancak futbol sevmeyen abilere ya da ablalara göre çok keyifli gelen bu filmler bilinmelidir ki bugünkü abuk subuk vurdulu kırdılı mafya dizilerinin ya da filmlerinin prototipi olup tıpkı futbolun dili gibi kötü, kaba ve acımasız ve de katıksız taraflı maço kültürün dayatmasıdır. Ayrıca; ilk kez Mircea Lucescu’dan duymuş olduğum Romen “köpekler istedi diye atlar ölmez” atasözü mucibince; aklı başında adamı, nasıl ki kovboy filmleri yandaş ve candaş edemezse, diktatörler de futbolla aklı başında insanları zapt-u rapt edemez. Nokta…

Son Haberler

©2016 - BHM | BODRUM HABER MERKEZİ info@bodrumhabermerkezi.com