21 Kasım 2024 Perşembe
Cevat BAYHAN
Cevat BAYHAN
okuYORUM
16.04.2021 14:15

okuYORUM - HORMONLARIN GÜCÜ

okuYORUM - HORMONLARIN GÜCÜ

Tıp tarihi ilginçliklerle doludur.

Otuz yıldan fazla oldu bu mesleğe gireli. Okul yıllarındaki yoğun eğitimlerin içinde Deontoloji (Tıp ahlakı) dersimize giren hocamızın haricinde bizlere Tıp tarihini kimse anlatmadı, anlatan hocamız da sadece yüzeysel olarak geçiştirdi. Türkiye'deki Tıp müfredatında böyle bir ders yok ve diğer ülkelerde de farklı olduğunu düşünmüyorum. İşte bugün incelemesini yapacağım bu ve bu tip kitaplar böyle bir açığı kapatıyor.

Bir Tıp doktoru olarak kitapta gerçekten ilginç bulduğum birkaç alıntıyı paylaşmak istedim ama kitap baştan sona ilginçliklerle dolu. Hangisini bu sayfalarda paylaşayım derken baktım ki çok zaman kaybı olacak. Kitabın bu özelliğiyle böyle konulara meraklı okurlara fazlasıyla hitap ettiğini düşünüyorum.

Bindokuzyüzlü yılların başından başlayarak günümüze gelene kadar insan vücudunun en gizemli konularından olan endokrin sistem günümüzde özellikle obezite, diyet, sağlıklı yaşam, cinsellik, cinsiyet gibi kavramların ön plana çıkmasıyla daha da popüler bir hale geldi. Tıp doktorlarının dışında yaşam koçları, diyetisyenler, herbakologlar, alternatif tıp uzmanları vs. gibi birçok kesimin ilgi alanına girdi.

Bu kitap endokrin sistem ve hormonlar hakkında genel bilgileri içermesi amacıyla değil sadece günümüze gelene kadar araştırmacıların geldikleri mesafeyi göstermek amacıyla yazılmış. Tabii ki hormonlar hakkında bilgilendirici mesajlar içeriyor ama bir Tıp kitabı formatında yazılmadığı gibi ana hedef de bu değil.

Tıp kitaplarındaki Latince terimlere yabancılık ve bilgi altyapısı eksikliği pek hissedilmiyor ama benim mesleğim dolayısıyla bana öyle de gelmiş olabilir. Yine de kesinlikle kendisini kolay okutan ve merak uyandıran bir kitap olduğunu ve okumak için tedirgin olunmamasını tekrarlamak isterim.

Özellikle LTGB ile haberlerle gündemin dolu dolu olduğu ülkemizde de çok tartışılan üçüncü cins kavramı, trans bireyler ve homoseksüel yaşam tarzının altında yatan bilimsel kavramlar ve hormonal sistemle olan ilişkisi; bu değişimlerin hastalık mı, tercih mi olduğu konusunda ki fikir ayrılıkları hakkında yüzeyel de olsa bir fikir veriyor. Batı ülkelerinde bile hala tartışma konusu olan bu kavramlar kitapta çok geniş bir yer kaplamıyor fakat basit cümlelerle bir takım ipuçları veriyor..

Ayrıca günümüzün en önemli sağlık sorunlarının başında gelen ve artık ölüm sebepleri arasında üst sıralara hızla tırmanan obezite ve kilo problemlerinin altındaki hormonal değişimler de basit bir dille anlatılmaya çalışılmış.

Kitaptan bir alıntı:

Biliminsanları 1900'lerin başında, bir köpeğin beynindeki hormon yapıcı bir bezi çıkarıp ardından bu bezin içindeki sıvıyı köpeğin vücudunun başka herhangi bir yerine enjekte ettiklerinde her şeyin normal devam ettiğini keşfedeceklerdi. Çok şaşırtıcı bir durum. Biliminsanları ayrıca hücrelerimizin her birinin, tıpkı yönlendirici (router) dediğimiz ağ donanımı gibi, hormon sinyallerini gitmeleri gereken yöne gönderen belirteçleri olduğunu da öğreneceklerdi. Bunun yanı sıra hormonların genellikle yalnız çalışmadıklarını da fark edeceklerdi. Bir hormonun normal miktarında düşme gerçekleşirse, bu durum birbiri ardına düşen domino taşları gibi diğer hormonları da etkiler birçok vücut işlevinin dengesi bozulur. Hormon yapıcı bezlerden salınan tüm bu maddeler bazı açılardan farklılık gösterseler de temelde aynıdır. Birbirleriyle ilişkilidirler. Kardeş gibidirler. Ya da kuzen gibi desek daha doğru olacak.

(S:21)

 

Yukarıdaki örnek alıntıda görüldüğü gibi, sade ve anlaşılır bir dil ve dozunda kullanılan Latince kelimeler dışında -ki bir çoğunun da açıklaması var- anlaşılamayacak hiç bir şey yok.

 

Kitabın yazarı Tıp eğitimi almış, bilim tarihi ve sosyolojisi okumuş ve aynı zamanda gazetecilik yapıyor. Uzmanlığı olan üç dalın yansımaları kitabın her satırına sinmiş. Anlaşılır bir anlatımla yeterli bilgiyi dozunda veriyor.

Hormonal bozukluğu olan bireyler; bazı örnekler verecek olursak, cücelik olarak tabir edilen boy kısalığının, kafanın normalden çok büyük olmasının, ya da aşırı uzun boy veya aşırı kilolu insanların aslında temelinde hormonal bozukluklar olan hastalıklara sahip olmaları ama toplum tarafından farklı şekillerde yaftalanıp, “eciş-bücüş” yaratıklar olarak görülmeleri, eski çağlarda içlerine cin girmiş, çarpılmış gibi kabul edilmeleri ve toplum dışına itilmeleri hatta ateşe atılıp yakılmaları gibi sonuçlar da doğuruyordu. Çocuğu olmayan kadınlar için “kısır” denilip erkekte hiç kabahat aranmıyordu. Menopoza giren kadınlar için hayatın artık sona erdiği görüşü hakimdi. Altında herhangi bir hastalık olduğu düşünülmeden hayatın normal gerçekleriymiş gibi karşılanıyordu. Ne kadar acıdır ki geçen yüzyılın başlarına kadar insanlık bunları hayatın normal akışıymış gibi görüyordu. İçinde ülkemizin de bulunduğu bazı kör-cahil topluluklarda hala öyle değil mi?..

Geçelim.

 

Bu işe hayatını vermiş, Endokrinoloji biliminin babası sayılan Dr. Harvey Cushing başta olmak üzere binlerce Tıp emekçisinin içinden ön plana çıkan bazılarının geçirdikleri zor yıllar, hayatlarından fedakârlık yaparak verdikleri mücadele gerçekten çok büyük bir saygıyı hak ediyor.

Hormon analizleri yapımında kullanılan RIA tekniğini bularak çığır açan ve buluşuyla Nobel ödülü alan bilimkadını Rosely Yalow ve arkadaşı Solomon Berson'un bu kitapta kısa da olsun anlatılan hayatları ve verdikleri emek karşısında şapka çıkarıp eğilmemek elde değil.

Bir büyük saygıyı da bu uğurda öldükten sonra bedenlerinin kullanılmasına izin vermiş ya da bir şekilde bedenleri kullanılmış insanlar; deneylerde kullanılan gönüllüler; yapılan deneylerde acı çekmiş kediler, köpekler, keçiler, maymunlar, tavşanlar, fareler, sıçanlar ve diğer canlılar hak ediyor.

Bir büyük teşekkür de Metis Yayıncılık için.

Böylesi görece az satan kitapları satılsın ya da satılmasın; risk alıp bastığı ve bizleri böyle eserlerden mahrum bırakmadığı için.

Okuduğum ve sizlere de önerebileceğim diğer Metis bilim kitapları;

“İnsanın Kusurları”

“Nörolojik”

“Bellek Metaforları”

“Yeryüzünün Zamanı-Bir Jeolog Gibi Düşünerek Dünyayı Kurtarabilir miyiz?”

“Balıkların Bildikleri”

“Bitkilerin Bildikleri”

“Arıların Bildikleri”

Bunlar benim okuduklarım. Daha birçoğu da sırada bekliyor. Hepsi meraklı beyinler için.

Arka kapak yazısındaki şu paragraf tüm kitabın ana fikri:

"Hormonların tarihi aynı zamanda keşiflerin, yanlış adımların, azmin ve umudun da hikâyesidir, diyor Epstein. Hormonların Gücü, hem temel bilimi hem de onu şekillendiren insanları birlikte ele alarak, bizi biz yapan şeyin hikâyesini anlatıyor."

İnsanın hikayesini anlatıyor.

Okuyun, pişman olmayacaksınız.

 

Son Haberler

©2016 - BHM | BODRUM HABER MERKEZİ info@bodrumhabermerkezi.com