Geçen gün Çiğli’den geçiyordum, tam da “Çiğli 2. Hava Ana Jet Üssü” levhasını görünce Çeşme’den komşumuzun oğlu, abimiz Ali Rıza Sağırbay’ın 1971 yılında uçağı ile eğitim uçuşu sırasında elim bir kazaya kurban giderek vefatı aklıma geldi. Oradan da İzmir’in Havaalanları ve mezkûr havaalanları ile ilgili anılarım geldi aklıma, tam da bir İzmir havacılık tarihi faslından… Hani yenidir filan denir ya, inanmayın siz bu tevatürlere, ilk havacılık müzesi nerede kurulmuş bir baksınlar, canım Yurdumun belki de ilk “Tayyare Sineması” nerede kurulmuştur bir baksınlar, ilk paraşüt kulesi nerede kurulmuş bir baksınlar, bazılarının hiç bilmediği hatta duymadığı ilk “deniz havalimanı” bile İzmir’de kurulmuştur. Bir baksalar “Türk Tayyare Cemiyeti” tarihine ya da lütfedip İzmir Valiliğine bilgi için başvursalar, Valiliğimizin vereceği bilgiler ışığında kafaları pırıl pırıl olacak ama önce ona sahip olmak gerekir şüphesiz. Anlayacağınız İzmir tarihi ile Havacılık tarihimiz Cumhuriyetimiz ile yaşıttır nerdeyse.
Çiğli Havaalanı denilince aklıma, bir çocuk olarak adını ilk kez duyduğum 1971 yılı gelir, o meşum yılın 10 Şubat’ında eğitim uçuşu sırasında bir uçak düşer ve maalesef 2 Havacı Subay kurtulamayarak hayatlarını kaybederler. Bu, biz çocuklar için radyodan duyulan bir haber olarak kalacaktı belki ama maalesef komşumuz Nuri Sağırbay’ın evine ateş topu düşmüştür ve tüm komşuları derin bir üzüntü sarmıştır. Genç, başarılı ve aynı zamanda komşumuz Ali Rıza abimiz artık yoktur, sonsuzluğa uğurlanmıştır ve artık her birimiz kendisini son gördüğümüz hali ile hatırlayacaktık. Ben kendisini deyim yerinde ise tam bir “çakı gibi” denilir ya işte tam o hali ve çok sevdiği üniforması ile görmüştüm ve kendisini hep öyle hatırlarım, o artık dünya durdukça hiç yaşlanmama tahtına çıkmıştır. Sokağımızın 3. Havacı subayıdır, 1. si ise Halide Teyzenin oğlu Avni Öztin, ki oğlu Bahadır ise çocukluk arkadaşım olur, hatırladığım sonradan generalliğe kadar yükselmiş olduğu. 2. si ise daha önce bendeki anılarına binaen yazmaya çalıştığım Uğur Taylan idi. Gerçi bir başka komşu oğlu Osman Kabasakal da Hava Harp Okuluna bir süre devam etti lakin tam nedenini bir türlü öğrenemediğimiz şekilde devamı gelmedi, ayrıldı okuldan, sivil hayata döndü… Ali Rıza Sağırbay, artık Türkiye Havacılık tarihinin şehitleri arasında yerini almış idi. 2000’li yıllarda oğlum Yaşar Çilek’in birden havacılık ile ilgilendiğini fark edince kendisine o tarihlerde yaşadığım Ankara’da bir “Havacılık Müzesi” olduğunu söylemiş idim, büyük bir keyf ile gezmeye gitmiş. Dönüşte hem havacılık hem de müze üstüne konuşmaya başladığında, evvelemirde bahsettiği konu, şehit listesinde gördüğü ve Çeşmeli olması hasebiyle de detaylı okuduğu ve hatırladığı Ali Rıza Sağırbay olmuş idi. O gün bir taraftan üzülerek bir taraftan da duygulanarak konu üstüne konuşmuş ve anılarımı aktarmış idim kendisine…
Evet, İzmir’in bu havaalanı “babalarımızın çocukluğunda” inşa edilmiş olup NATO severlerin hatırlamak isteyenlerince de kolayca hatırlayacağı üzere, Canım Yurdumun NATO’ya girişi ile birlikte de ihya edilmiş ve hatta “Küba Krizi” döneminde ABD-SSCB pazarlık masasında yerini almış bir havaalanıdır. Anlatmak istediğim çok şey var ve dağıtmadan aktarayım istiyorum.
Diğer taraftan, 1974 yılı lisede öğrencisiyim, okullar sömestri tatiline hazırlanıyor, o zamanlar bu tatilin adı “15 tatil” ya da “Şubat tatili” diye bilinirdi ve şubat başında başlar yaklaşık 2 hafta sürerdi. Dönem itibari ile yatılı okuduğum okulun öğrencileri arasında çok sayıda ailesi Almanya’da olan arkadaşımız var ve yavaş yavaş tatili birlikte geçirmek üzere yolculuğa hazırlanıyorlardı. Ve maalesef o günlerde bir sabah, “Cumaovası Havaalanında” bir uçak kazası yaşanır ve 15 tatili ailesi ile geçirmek üzere yolculuk yapan 2 okul ve yurt arkadaşımız hayatını kaybeder. Bu kaza üzerine inanılmaz tartışmalar yürütülür dönem itibari ile, yok pilotaj hatası idi, yok havaalanı yanlış yerde idi, yok havaalanında olması gereken teknik donanım yok idi, yok pistler yeterince uzun değil idi, tıpkı bugünlerde Tv’ler de arz-ı endam “bildikleri yanıldıklarına yetmeyen” uzmanlar gibi o dönemin sahte uzmanları yazılı basına geyik muhabbetini aratmayacak beyanatlar veriyorlardı. Neyse sonuçta, havaalanı uçuşlara bir süreliğine kapatılıyor ve 1987 yılına kadar sivil uçuşlar ilave yapılan bir terminal binası marifeti ile “Çiğli Askeri Havaalanından” yapılıyordu. 70’li yılların ortalarında, yaz ayları boyunca neredeyse her hafta perşembe günleri “Çiğli Havaalanına” gider gelirdim. Pistini bilmem ama terminal binası o günün şartlarına göre fena sayılmaz hatta şimdilerin dünyasında bir dolu ülkenin başkent dışındaki havaalanlarından daha güzel idi.
Sonraları, başta askerlerin kazaların devam etmesi halinde sorumluluk almayacaklarını açıkladıkları bu fizik ve teknik koşullar “bilmeyen bilgiçlerin” diline çok pelesenk olmuş olup İzmir’in 3. Havaalanının temelinin atılmasına sebep olunur. Kaklıç diğer adı ile Sasalı Havaalanı, Çiğli Askeri Havaalanını biraz geçince, iklim koşullarının görece ehvenliği, topoğrafyanın ve hava akımlarının mülayimliği, rüzgar koridorlarının münasipliği, yaklaşım alanlarının mülkiyeti gibi başat kriterler ve konunun uzmanı askerlerin de ısrarları ve görüşleri mucibince inşaat gerçekleştirilir… Hülasa şimdilerde bu birbirine çok yakın ve paralel 2 havaalanı, yatar orada Çiğli’de… Şimdilerde bir ara tekrardan aktif hale getirileceği söylenirse de konunun beklediği aşikardır. Hani böyle bir ihtiyaç var mı idi de Süleyman Demirel’in devr-i iktidarında böyle bir yatırım yapıldı, bilemiyorum, lakin Organize Sanayilerin ve devasa liman planlarının öne çıkardığı bir gerçek gibi durmakta. Zaten uzun zamandır ve bilinmeyen nedenlerle “Cumaovası Havaalanı” için çuval çuval olumsuz kelam eden zevat artık sulh salah olmuştur gayri, atıl duran bir modern havaalanı envanterine binaen… Yani ve acaba “bilmeyen bilgiçlerin” böylesi bir görevi mi vardır, ahada kuşa bak misali hoppp yeni bir inşaat projesi…
Tekrar konuya dönersek, 1987’den sonra Cumaovası Havaalanı yeni düzenlemeler ile; ki bu yeni düzenlemeler birkaç yıl sonra eskiyecek ve yeniden, yeni düzenlemelere ihtiyaç olacaktır… Belki de doğu toplumu olma karakteristiği, az düşünüp çok iş yapma geleneği depreşmiştir ya da yeni isim verilecek ya, haydi yeni düzenleme yapalım deniyor, bilemiyorum gayri… Hani, havaalanını yeni düzenleme ile Adnan Menderes Havaalanına dönüştürdünüz ya, kardeşim ne istediniz Allah aşkına, nesi rahatsız etti de, Kanuni Sultan Süleyman ordularının toplanma yeri olmasına istinaden, taaa Osmanlı’nın Yükseliş döneminden beri “Cem Ovası” olarak bilinen bilahare de “Kurtuluş Savaşı” sonrası “Cumaovası”na dönüşen ilçenin adından da, Menderes olarak değiştirdiniz.
Yani ve mesela anlayacağınız, Güzel İzmir’imizin havaalanı serencamı öyle zannedildiği ve söylendiği gibi çok yeni değildir. Ayrıca gördüğüm bir levha, şahsımda kayıt altına alınmış ne kadar da çok bilginin hatırlanmasına vesile olmuş, hay Allah… Başta; komşumuz ve abimiz Ali Rıza Sağırbay olmak üzere diğer komşularımız Uğur Taylan ve Avni Öztin’i de saygı ve özlemle yad edelim, bu vesileyle.